Jotta ette tietäisi, että lähes koko kummitytön vierailun ajan me olimme ostoksilla, laitan muutaman hämäyskuvan tähän välille. Toisena vierailupäivänä me nimittäin kävimme Mustallamerellä uimassa. Helle helli, joten auringonotollekin oli mahdollisuus vielä tarjolla. Lapset lapioivat hiekkaa ja ruokaakin saatiin läheisestä ravintolasta.
Linnoituksella seurattiin kolmannen sillan rakennustöiden edistymistä ja puhuttiin korkeanpaikan kammosta. Minulla on sellainen ja se aiheuttaa ylisuojelevaa käytöstä, vatsan väänteitä ja muita selittämättömiä tuntemuksia korkealla ollessamme. Tiedostan, että se ei ole aina järkevää, mutta silti toimin aina vanhan kaavan mukaan. Minusta tulee varoittelija ja hysteerinen nalkuttaja. Ne, joilla ei ole tällaista ongelmaa, saattoivat istua linnotuksen reunuksella ja vain ihailla maisemia.
Illan hämärtyessä vietiin vieraat lähikukkulalle katsomaan Istanbulin valoja. Tämäkin on monesti kuvattu kohde, joten ei siitä sen enempää. Uutena oli tullut tuo valokaari, joka varmastikin vetää monenlaisia kuvattavia allensa tulevina vuosina. Tämäkin kun on morsiuspareille mieluisa kohde.
Istanbulin kesäillat ovat ihan omanlaisiansa. Kuuman päivän päätteeksi aurinko joutuu poistumaan näyttämöltä ja kaupunki on taas ihmisten käytössä. Asukkaat astuvat kaduille, juoksevat leikkipuistoihin ja täyttävät terassit. Aistit terästyvät. Koko päivän helteessä huokaillut ruumis vetää henkeä. Aivot surahtavat käyntiin, ruumis lepää. Korvat keräävät kaupungin äänet ja huomaan kaiken kuulostavan kauniimmalta pimeässä. Nenä haistaa, kova kuulee, silmä ihailee. "Kuuntelen Istanbulia, silmät kiinni..."
Olisinpa taitava kääntäjä, jotta voisin suomentaa teille tämän turkkilaisen runoilija Orhan Velin ihanan runon "Istabul'u dinliyorum". Koska en ole, jätän sen tähän turkintaitoisten luettavaksi. Orhan on mielestäni osannut hienosti vangita Istanbulin hengen. Minusta henkilökohtaisesti se on parhaiten läsnä Istanbulin pimenneessä elokuun illassa.
ISTANBUL'U DINLIYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...

Orhan Veli Kanık
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...
Orhan Veli Kanık